Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Sevmek üzerine bir kafa karışıklığı

İnsan sevdiğine acı çektirir ve acı çektirdiğinden nefret eder.

Sevmek aslında sevilme arzusu ve ihtiyacıdır ve bu arzu her şart altında sevilmeyi ve mutlak tahakkümü talep eder.Bu yüzden acı çektirerek ve buna rağmen sevgi talep ederek sadist bir tahakküm kurar "sevilen" in üzerinde ve bu kaçınılmaz olarak suçluluk duygusu yaratır ve suçluluk duygusu kadar nefret etmez insan hiçbir duygudan.Çünkü suçluluk duygusu kendini sevdirmez sana ve sevilme ihtiyacının "0" ıncı ve vazgeçilmez nesnesi kendisidir insanın.

Sevilmek için sevdiğinin seni sevmesi yüzünden kendini sevemez olursun.

Bunun içindir ki sevginin nefrete dönüşmesi bir klişe değil diyalektik bir gerçekliktir.

4 yorum:

  1. bunu başka kelimelerle bir daha anlatabilir misin acaba :)

    YanıtlaSil
  2. Karamsar bir sevgi yorumu olduğunu düşündüm:

    Sevilmenin devamını talep etmeden sevmeye devam etmek biraz öz disiplin gerektirir ama sonucta kazanılana değer.

    Kedine, köpeğine, evladına beslediğin sevgide sevilmeyi beklemeden sevmek daha kolaydır. Yine sevilmeyi çok istersin ama işin içine talep sokmamak, sevilmesen de sevmeye devam etmek daha kolaydır. E bu noktada beklenti beslemeden sevmeyi başarabiliyorsan, aslında her sevgi formunda başarabilirsin.

    Bu noktaya kadar yazdıklarım yukarıdaki yorumla çelişmiyor aslında. Antitezim şimdi geliyor:

    Sevgi talep ederek sevmek bir alışveriş hezeyanıdır. Sevgi nefrete dönüşmez bu durumda çünkü zaten sevgi değildir. Tatsız başka birşeylerdir, biz sevgi deriz. İnsanın gerçekten sevdiği birinden nefret edebileceğine inanmıyorum. Artık sevilmese bile. Gerçek saf sevgi o kadar güzel bir duygudur ki insanın aklı karşılığında sevilmeye çok takılmaz. Seviliyorsa çok sevinir, mutlu olur. Sevmek, sevilmekten bağımsız olarak insanın içini yükselten bir duygudur.

    Keşke doğru dürüst ifade edebilsem. Çok zor.

    YanıtlaSil
  3. Yani sevilmesen de üzülürsün, mutsuz olursun. Ama nefret bence imkansız.

    Kendimi sevgi uzmanı, pozitif insan İclal Aydın gibi hissettim yazdıkça. Çok sevimsiz... Ama gerçekten böyle düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  4. sevgi - nefret... karşı karşıya konulursa, az hasarla atlatmak için bir akıl yolu bulmak dışında çare yoktur. yana yana konulursa, birbirlerinden beslenme ihtimali doğar ki bu durum şiddetli bir şekilde keyifli olabilir. yani demem o ki, sevginin yolu her zaman nefret ile kesilmek zorunda değildir, kamçı - jartiyer fantezisi gibi çok özel bir ilişki yaşabilirler.
    esas karmaşık olan, yazıda belirtildiği gibi insanı insan yapan, vicdanı vicdan yapan, erkeği erkek kadını kadın yapan sevilme ihtiyacıdır. kafi ile yetinmeyi unutan insanoğlu için hayat sadece paradoks kapısını açacaktır, bir girenin bir daha çıktığı görülmemiştir. yani, ya eser miktarda sevgi ile yetinip ortalamaya karışacaksın ya da yetinmeyip mutsuz orta sınıflar korosuna katılacaksın. böyle bakıldığında hayli karamsar ve çıkışsız gibi görünen bu duruma ancak tarihsel bir bakış açısı ile cevap arayabiliriz. o da belki "emek verilmeyen sevgi, sevgi midir?" ya da "sevgi, emek verilerek süreklileştirilebilir mi?" sorularında gizli olabilir. o kadar emek harcayacaksak, ne anladım o sevgiden derseniz, hayat size de gülümseyerek paradoks kapısını gösterecektir.

    YanıtlaSil