Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Mayıs 2010 Perşembe

Antichrist - Lars von Trier


İlk yorum yapacağım film blog'a da adını veren Antichrist..Son bir senede izlediğim sayısız film arasında mideme en sert yumruğu atan 4 filmden biri olduğu için..Diğerleri Haneke'nin 7.Kıta'sı, Zyganitszev'in Dönüş'ü ve Reha Erdem'in Kozmos'u...

Filme korku -porno diyenler var..

Feminist manifesto diyenlerle kadın düşmanı ilan edenler neredeyse eşit sayıda..

Cannes'da büyük protestolarla karşılandı, hatta ciddi ciddi yuhalandı.Yetmedi filmin premierinde gerizekalı bir gazeteci Lars abiye "bu filmi neden yaptığınızı bize justify etmelisiniz" diye hesap sordu..Üstüne bir de Cannes ekümenik jürisi ki sprituel ve humanist değerleri yücelten ödüller verir bu filme bir anti-ödül verdi !

Sırf bunlar bile filmi benim için bir cazibe kaynağı yapıyor.

Açıkçası Venedik ya da Berlin festivallerinin aksine Cannes'a hep ikircikli bakarım..Evet Cannes'dan iyi film de çıkar ama mutlaka bir altını yoklamak gerekir Fransız zihniyetinin..Bu vesileyle ekümenik jüriye selamımı "sprituel ve humanist değerler" ödülümü Cezayir'de işkence ve soykırım yapan Fransız paraşütçülerine adayarak vermek istiyorum...

Filmde aşırı şiddet var diyenlere : Evet rahatsız oluyorsanız sizi yan salondaki duygusal komediye alalım.Üstelik yanınızdaki püriten kız arkadaşınıza çaktırmadan Jennifer Aniston'in bacaklarına bakabilirsiniz

Filmde pornografi sınırlarında gezinen cinsellik var diyenlere : Sizi de yatakta çarşafın erkeğin karın hizasında kadınınsa göğüs hizasında örtülmüş olduğu Sandra Bullock ablanın filmine alalım...

"Şşştt Ömür sen gitme bak ayıp oluyor bu işten ekmek yiyorsun !"

Filmi burada çözümlemeye kalkmayacağım çünkü bir Hanekeperest olarak sinema konusunda herkesin filmi kendince yorumlama ve çözümleme hak ve sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.
Yine Haneke 'den alıntılarsak -ki bir takım aklı evveller sinemaya ve sinemada şiddete bakışları yüzünden Trier'le Haneke'yi 180 derece zıt eksenlere koyarlar -iyi film adamı çarpan filmdir..Eğer bir filmden çıktığınızdaki ruh haliniz girdiğinizdekiyle aynıysa boş yere iki saat harcadınız demektir..

Antichrist adamı çarpar, midesini,beynini,kaslarını darmadağın eder.Yetmez ,geçici süreyle iğdiş eder..Özellikle epilog ve prolog'uyla adama "sinema budur" dedirtir.İddia ediyorum tüm sinema tarihinin en sağlam girişi bu filmdedir..(Peki ama saving private ryan ya da once upon a time... diyenlere de eyvallah diyorum)

Filmi anlatmayacağım ama size seyrederken ve sonrasında tadını çıkartabileceğiniz bir kaç küçük keyifli detay,haytalık,trivia etc...:

- Lars abinin ebeveynleri nüdist yahudi...
- İlk filmini 11 yaşında çekmiş
- 1995 yılında annesi, ölüm döşeğindeyken, Trier'in babası olduğunu düşündüğü kişinin aslında babası olmadığını açıklamış. Bir kaç görüşme sonucunda, gerçek babası kendisiyle konuşmayı reddetmiş ve bunun üzerine Trier geçmişine karşı çıkarak, Katolikliğe dönmüş.
- Trier bir süredir her yıl Avrupa'nın bir ülkesinde sadece 3 dakikasını çektiği bir film çekiyor.Proje 33 yıl sürecek !.. Dikkat manyak çıkabilir alert'u veriyoruz tam burada..
- Filmde cehennem yaşanıyor..Ormanın adı Eden :-)
- Filmi çekmeye başlamadan kısa bir süre önce iki ay tedavi olduğu akıl hastanesinden yeni çıkmış yönetmenimiz.
- "She" rolünde önce Eva Green'i düşünmüş..İyi ki de anlaşamamışlar.Charlotte Gainsbourg harikalar yaratmış..
- Şeytan'a tapanların sembolü olan "ters haç" dişilik sembolü olarak kullanılmış..
- Tilkinin "Chaos reigns" dublajını Trier bizzat kendisi yapmış
- Filmi Tarkovski'ya adadığı için Tarkovski severler ayaklanmış durumda...Bayılıyorum bu tellaktan homoseksuel olmaz diye ayaklanan hamamcılar odası duyarlılıklarına...
- "She" antichrist tamam..Peki "he " rolundeki William Defoe hangi filmde oynamıştı : The Last Temptation of Christ " :-)

Son olarak: sinema bence " görsel anlatı sanatı" dır...Bıdı bıdı milyonlarca lafa boğulmuş görselliği olmayan birşey istersem tiyatroya giderim..

Bu film de dibine kadar... kanına,iliğine ,sümüğüne ,sidiğine,irinine ve spermine kadar sinemadır ...

Rahatsız olsanız da Can baba'nın dediği gibi " Bu memlekette göte göt denir hakim bey "

Bu filmi neden mi yapmış Trier ? Bence tek yanıt : canı istemiş..

Yürü be Lars !.. Delir delirebildiğince...

3 yorum:

  1. Bana tokat atan, silkeleyen filmleri severim. Ama forumlarda okuduğum kadarıyla bu film, tokatla, silkeyle kalmıyor, boğaza parmak da sokuyor. Yine de cesaretimi toplayıp vizyona girdiğinde izleyeceğim bu yazıdan sonra. İzlemeden önce yazabileceklerim şunlar:

    1. Willam Defoe böyle bir filme çok yakışabilecek bir tip. Nasıl oynamış peki?

    2. Allahtan benim annem babam nüdist değil. Hiç hoş olmazdı.

    3. Jeniffer ablanın bacakları da bacak allah için.

    YanıtlaSil
  2. film bence de çok güzel ve özeldi, yorumların bir çoğuna katılıyorum ve diyorum ki hastaneye yatmamış olmak deli olmamanın ne denli göstergesi ise, yatmış olmak da deli olmanın o denli göstergesidir.
    Bu kadar devrimci, yaratıcı bir ruh hali verecekse akıl hastanesine yatmak da iyi bir yaşam alternatifi sunabilir.

    YanıtlaSil
  3. ilave olarak...bence yorumun tarzı filmin tarzı ile birebir örtüşmüş ve çok yerinde olmuş..tam anlamıyla açık ve sert, korkusuz. kim ki duk'un boş evini veya mevsimlerini yazarken de şiirsel, tüy kadar yumuşak bir yazı çıkarırsan o zaman harika olur...

    YanıtlaSil