Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ocak 2011 Pazartesi

Black Swan - Aronofsky


"Pi" umut vericiydi
"Requiem for a dream" muhteşemdi
"Fountain " büyük çuvallama, " The wrestler " düş kırıklığıydı..

Black Swan ise devasa ve görkemli bir klişe çorbası..

Hollywood'da kullanılmış ne kadar klişe varsa mükemmel soslara bezenip doldurulmuş filme..

Psikolojik gerilim klişelerinden,korku filmlerine...
Başarı öyküsü klişelerinden, alter ego klişelerine kadar...

Filmi seyrederken, anaakım sinemanın bir sürü bildik örneği geçiyor gözlerinizin önünden.

Baştan aşağı manipülasyon..Ayaktan başa tahmin edilirlik...

Yalnız hakkını vereyim..Tüm karakterler için dört dörtlük ,muazzam bir casting başarısı var..Mary Vernieu'yu başarısından ötürü kutluyorum..

Ve Natalie Portman..Kusursuz ve tüyler ürpertici bir performans..Tekrar Beyaz Kuğu'ya dönüşürkenki yüz oyunculuğu bana yıllar önce Glenn Close'un Dangerous Liaisons'daki performansını hatırlattı.İçimden ayağa fırlayıp alkışlamak geldi.

Bu filmin belki en ironik tarafı Aronofsky'nin kendisinin bir Siyah Kuğu olarak "Karanlık taraf" a geçişinin belgelenmesi ..

Siyah maskeni çek ve derin bir nefes al Darren.

Hayırlı ödüller toplayasın

May the force be with you..

1 yorum:

  1. Ama Aronofsky zaten o tarafa geçmişti The Wrestler ile. Gayet Hollywood kokan bir filmdi. Hatta bir nevi "abi ben ettim, sen etme" hikayesi idi, ödülünü de aldı. Ondan sonra o yoldan yürümesi gayet normal. Black Swan'ı izlemedim ama Portman'a bayılırım, onun SNL'da taklidini yapan Jim Carrey'e ise hasta oldum. Sevmediğini bilsem de muhakkak seyret.

    http://www.youtube.com/watch?v=bd7lttA5rVM

    Hasta bu herif :-)

    K

    YanıtlaSil